
Boşanma Davası Sebeplerine Örnekler verilmiştir. Boşanma avukatı olarak kullanmakta olduğumuz asıl sebep şiddetli geçimsizlik sebebidir. Çünkü bu sebep zaten diğerlerinin hepsini kapsamaktadır. Neticede aklı hastası olanla yapılan evlilikte de şiddetli geçimsizlik olmaktadır. Türkiye` de avukat olarak, Türkiye` de boşanma avukatı olarak bu sebebin kullanılması bu nedenle tercih edilmeliyken yurt dışında boşanma avukatı olanların bu sistemi kullanılıp kullanılmadığını bilememekteyiz. Boşanma davalarında boşanma sebeplerine spesifik örnekler verilmiştir. Kanunda sayılan boşanma türlerine uygulamada ne gibi olaylar denk gelmektedir bunu göstermekteyiz.
Israrla Yağlı Yemek Yapmak – Kayınvalide İle Dalga Geçmek Ya Da Küçümsemek
Mahkemece; erkek ağır kusurlu kabul edilmek suretiyle dava ve birleşen boşanma davalarının kabulüne karar verilmiştir. Toplanan delillerden; mahkemenin de belirlemiş olduğu kusurlara göre kadının kayınvalidesinin boyunun kısalığını kastederek alaycı ve gülerek konuşmalar yaptığı, eşinin isteğinin aksine yemekleri sürekli yağlı ve baharatlı yaptığı, erkeğin babasının eşine hakaret ettiği ve erkeğin ailesinin yanına giden eşine “gel eşyalarını topla” diyerek mesaj attığı ve anahtarları istediği anlaşılmaktadır. Tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Evlilik birliğinin devamında kadın eş bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı görülmekle, tarafların boşanmalarına karar verilmiş olması, bu sebeple sonucu itibarıyla doğru bulunduğundan, boşanma hükmünün kusura ilişkin gerekçesinin değiştirilmek suretiyle onanmasına ve Boşanmada taraflar eşit kusurlu olduğuna göre kadın lehine maddi ve manevi tazminat takdiri doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2015/12448 K. 2016/2837 T. 17.02.2016
Ağız ve Vücut Kokusu
Ağız ve vücut kokusu başlı başına boşanma nedeni değildir. Davalıda var olduğu iddia edilen bu rahatsızlığın tedavisinin mümkün olup olmadığı, davalının tedaviden kaçınıp kaçınmadığı bu rahatsızlığın evlilik birliğini davacı koca için çekilmez hale getirip getirmediğinin uzman hekimlerden oluşan sağlık kurulu raporu ile belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Mahkemece tebliğ edilen açıklamalı davetiye bu koşulları içermediği gibi davalı kadın daha sonra duruşmaya gelip hastaneye sevkini istediği halde bu konuda işlem yapılmaması da doğru değildir. Bu yönler araştırılıp incelenmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2005/2-208 K. 2005/262 T. 13.4.2005
Cinsel İlişkiye Girememe
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde somut olayda davalı birleşen davacı erkeğin eşine karşı telefon görüşmesinde şeklinde ağır hakaretlerde bulunduğu, yine davacı birleşen davalı kadının beyanı ve bunu destekleyen raporlar ile tanık beyanlarına göre davalı birleşen davacı erkeğin cinsel birleşmeyi sağlayamadığı, davacı birleşen davalı kadının ise eşinin cinsel yetersizliği konusunda üçüncü kişilere söylemlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda davacı birleşen davalı kadının kusuru bulunmakla birlikte, davalı birleşen davacı erkeğin daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/1583 K. 2018/1051 T. 09.05.2018
Davalının cinsel ilişkiye girmediği tanık sözleri ve doktor raporuyla doğrulanmıştır. Beş ay gibi uzun bir süre ilişki kurulmamış olması evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğunu gösterir
Aylarca cinsel ilişkinin başarılamamış olması halinde aile birliğinin temelinden sarsıldığının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1995/2-672 K. 1995/844 T. 25.10.1995
Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre taraflar …… tarihinde evlenmiş dava ise …… tarihinde açılmıştır. Evliliğin fiilen yaklaşık 2 yıl devam ettiği ve cinsel birleşmenin gerçekleşmesi için eşlerden beklenen makul sürenin geçmesine rağmen cinsel birlikteliğin sağlanamadığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar Tokat Devlet Hastanesinin …….. tarihli uzman psikiyatr doktor imzası ile hazırlanan raporda kadının cinsel birlikteliğin sağlanmasına engel psikiyatrik bir engelinin olmadığı belirtilmiş ise de aynı hastanenin kadın doğum uzmanı tarafından hazırlanan durum bildirir raporunda hastada vajinismus tespit edildiğinden hymen muayenesinin net olarak değerlendirilemediği belirtilmektedir. Yine yargılama sırasında ilk derece mahkemesinin de gerekçesinde belirtildiği üzere davalı kadının savunmasına ilişkin hastane bilgisi dahi vermemesi dikkate alındığında; kadının tedaviye yanaşmadığı anlaşılmaktadır.
Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda davacı-davalı kadının, davalı-karşı davacı erkeğe oranla daha ziyade kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Durum böyleyken tarafların boşanmaya neden olan olaylarda eşit derecede kusurlu oldukları yönündeki kusur belirlemesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2018/8182 K. 2019/6318 T. 20.05.2019
Evlenmenin sosyal amacı yanında, belki de daha önemli olarak nesli devam ettirme ve cinsel arzuları tatmin etme gayesi de vardır, tarafların cinsel organları normal yapıda olmasına rağmen, psikolojik sebeple de olsa uzun evlilik süresi içinde cinsel ilişki kuramadıkları kızlık muayenesine dair rapordan anlaşılmaktadır. Bu hal evlilik birliğini temelinden sarsar. Aylarca cinsel ilişkinin başarılamamış olması karşısında eşlerde birbirine karşı haklı bir nefretin, en azından isteksizliğin doğacağı şüphesizdir. Böyle bir durumu davacı açısından bir kusur olarak kabul etmek mümkün değildir. Ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan ve ondan sonrada devam edip etmeyeceği şüpheli bulunan cinsel yakınlaşmayı beklemek için davacıyı zorlamak açık bir haksızlıktır. Bu koşullar altında davacıdan evlilik birliğini devam ettirmesi beklenemez.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2001/4956 K. 2001/6274 T. 19.4.2001
Ameliyatı ve Sağlığı İle İlgilenmeme
1-Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı erkeğin; eşi ve çocuğuna yeteri kadar vakit harcamadığı, eve geç geldiği, sinirli bir yapıda olup eşini kısıtladığı baskı altında tuttuğu, eşine “Seni ve aileni köpek gibi eğiteceğim” diyerek hakaret ve tehdit ettiği, eşinden habersiz aracı satıp pek çok borç yaptığı, davalı kadının İse; eşine “adi şerefsiz sen ne biçim adamsın” şeklinde hakaret ettiği, ameliyat olduğunda yeteri kadar ilgilenmediği ve ne hali varsa görsün dediği, eşini üstlerine şikayet ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda davacı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekirken, hatalı kusur belirlemesi sonucu davalı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Boşanmaya sebep olan olaylarda yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere davacı erkek ağır kusurludur. Gerçekleşen kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Davalı kadın yararına TMK’nın 174/1-2. maddesi koşullan oluşmuştur. O halde davalı kadın lehine tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurun ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi (TMK m. 4, TBK m. 50 ve 51) dikkate alınarak uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2020/5377 K. 2020/6766 T. 22.12.2020
Davacı kadın tarafından 17.10.2016 tarihinde evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine (TMK m. 166/1) dayalı boşanma davası açılmış olup, mahkemece davalı erkeğin, eşinin ameliyatında yanında olmadığı, eşini ihtiyacı olduğu bir dönemde yalnız bıraktığı ve iş yerinden bir kadınla güven sarsıcı nitelikteki davranışlarının bulunduğu, bu davranışları ile erkeğin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olduğu belirtilerek, davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer’ilerine karar verilmiştir. Bu karara karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın gerekçe kısmında, “evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda eşinin sağlık problemleri sırasında yanında olmak yerine iş gezisi de olsa yurt dışına giden, eşi ve çocukları ile yeterince ilgilenmeyen davalı erkeğin ağır kusurlu, davalı eşinin ailesini eve istemeyen, kıskanç tavırlar sergileyen kadının ise az kusurlu” olduğu kabul edilmiştir. Söz konusu hükmün gerekçesinde davalı erkeğin kusurlu davranışları yanında davacı kadına da kusur yüklendiği halde, hüküm kısmında davalı erkeğin kusur tespitine yönelik istinaf incelemesi talebinin esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda gerekçe ile hüküm kusur belirlemesi yönünden çelişkili olup, yaratılan bu çelişki tek başına bozma sebebi oluşturduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması gerekmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2019/7626 K. 2020/714 T. 04.02.2020
Eşi Küçük Düşürücü Hitaplar
Davacı tanıklarının anlatımlarıyla davalının, sakatsın ne biçim adamsın, paranın nasıl harcanması gerektiğini dahi bilemiyorsun şeklinde sözlerle davacı eşini küçük düşürücü hitaplarda bulunduğu ayrıca ‘ben bu adamla Almanya ya gidebilmek için evlendim’ gibi söylentileri yaydığı gerçekleşmiştir. Davalının belirlenen tutumu ve davranışları ortak hayatı kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarstığı açıktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1992/2-81 K. 1992/192 T. 18.3.1992
Davalı eşine muhtelif zamanlarda ağır hakaretlerde bulunmuş, kocası da bu hakaretler karşısında davalıyı evin kilidini değiştirip eve almamış, davalıya bakmamıştır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığından, boşanmaya karar verilmelidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2001/2-432 K. 2001/482 T. 6.6.2001
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden mahkemece erkeğe yüklenilen, kadının ilk eşinden olan çocuğuna hakaret etmesi, evin ihtiyaçları ve geçimiyle ilgilenmemesi, kadın belini incittiğinde tedavisiyle ilgilenmemesi kusurlarının yanında, erkeğin kadına oğlunla kırıştırdın mı dediği ve küçük düşürücü şekilde hitap ettiği anlaşılmaktadır. Bu duruma göre; boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davalı-karşı davacı erkeğin ağır kusurlu olduğu ve davacı-karşı davalı kadının kişilik haklarının saldırıya uğradığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı-karşı davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK m. 4. TBK m. 50, 51) dikkate alınarak davacı-karşı davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2016/19695 K. 2018/7355 T. 06.06.2018
Küçük Düşürücü Suçtan Mahkûmiyet
Davalı erkek hakkındaki ceza yargılamasında, …….. 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 201.. / … Esas – 201… / … Karar sayılı, … / … /201.. tarihli ilamıyla, erkeğin … silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, tutukluluk halinin devamına karar verildiği anlaşılmaktadır. Ceza mahkumiyetine yönelik hüküm henüz kesinleşmemiştir. Ceza dava dosyasının sonucu beklenerek deliller birlikte değerlendirilerek, öncelikle TMK 163 çerçevesinde değerlendirme yapılması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2020/560 K. 2020/1268 T. 19.02.2020
Mahkemece, davalı-davacı erkek, kadına nazaran ağır kusurlu kabul edilerek karşılıklı açılan boşanma davalarının kabulüne karar verilmiş ise de yapılan yargılama ve toplanan delillerden, taraflar hakkında fiziksel şiddet suçu sebebiyle açılan ceza davasında meşru müdafaa sebebiyle kadın için beraat kararı verildiği, bu kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi hükmü gereğince, hukuk hâkimi, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli, diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkûmiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlıdır. Bu sebeple davacı-davalı kadına kusur yüklenemez.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2016/22545 K. 2018/10096 T. 27.09.2018
Eşini Ailesiyle Oturmaya Zorlamak
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle davacı kadının bağımsız konutta oturma isteğine rağmen davalı kocanın asgari yaşam olanaklarına sahip bir konutta oturma konusundaki davacının bu isteğini karşılamada yeterli çabayı sarf etmediği, eşini kendi ailesiyle birlikte oturmaya zorladığı anlaşıldığına göre, boşanmaya karar verilmesine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi YERİNDE DEĞİLDİR.
Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından davacı kadının davalıyla kaçarak evlendiği, davalının ve ailesinin ekonomik durumunun çok kötü olduğunu bildiği, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle direnme kararının onanması yönünde görüş beyan etmiş iseler de bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2014/725 K. 2016/280 T. 09.03.2016
Eşini İş Yerinde Küçük Düşürmek
Yapılan soruşturma toplanan delillerle davalının davacıyı bulunduğu iş ortamında küçük düşürdüğü, hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verile
T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1999/2-1027 K. 1999/1023 T. 8.12.1999
Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. (HUMK.254) Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. O halde * davalı-davacı kadının; birlik görevlerini yerine getirmediğine, davacı-davalı eşine hakaret ettiğine, eşini iş yerinde küçük düşürücü davranışta bulunduğuna ilişkin ve olaylara çok yakın tanık sözlerine değer verilerek isteğin kabulü gerekirken bu yön göz önünde tutulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2007/6972 K. 2008/625 T. 29.01.2008
Eşlerin Aynı Evde Oturmakta Olmaları Boşanma Talebinin Reddini Gerektirmez
Eşlerin birlikte oturmakta olmaları, boşanma davasının reddi için başlı başına bir neden olarak kabul edilemez. Tarafların gösterdikleri delillerin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/4582 K. 2005/6420 T. 20.4.2005
Boşanma Hükmünün Uzun Zaman Tebliğ Edilmemiş Olması
Mahkemece 11.03.1999 tarihinde boşanma kararı verilmiştir. Hüküm uzun süre tebliğe çıkarılmamış ve bu arada evlilik birliği devam ettiğinden tarafların 26.01.2001 tarihinde müşterek çocukları S.B. dünyaya gelmiştir. Boşanma hükmü kesinleşmeden evlilik birliği devam ettiğinden yıllar sonra davacının hükmü tebliğe çıkarması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup kabul edilemez. (TMK. md. 2) Birliğin çekilmez hal almadığı belirlendiğinden davanın reddi gerekirken yazılı şekilde boşanmaya karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/1829 K. 2004/3019 T. 10.3.2004
Tarafların anlaşmaları sonucu 4.3.1993 günlü kararla boşanmalarına karar verilmiştir. İlam harcının alınmasını öngören tahsil makbuzu 26.5.1993 tarihlidir. Tahsilat 8.1.1996 tarihinde gerçekleşmiştir. Karar 16.2.1996`da tebliğe verilmiştir. Davalı süresi içinde hükmü temyiz etmiş, temyiz dilekçesinde hâkim önündeki kabul beyanının hiçbir irade sonucu olmadığını, karardan sonra tarafların evlilik birliğini devam ettirmeyi kararlaştırmış ve üç yıl süre ile mutlu beraberliği sürdürmüş olduklarını belirtmiştir.
Davacı temyiz dilekçesine verdiği cevapla davalının açıklanan üç yıllık birliktelik iddiasını doğrulamıştır.
Davalı belirtilen bu üç yıllık beraberlik döneminde çektirilen fotoğraflarını dilekçesine ekli olarak sunmuştur. Gerçekten tarafların bu fotoğraflarda mutlu görüntüler sergiledikleri el ele kol kola çekilen fotoğraflarda çocukların büyüyüp geliştikleri görülmektedir.
Belirlenen bu durumda,
- Tarafların boşanma kararına rağmen evlilik birliğini bozmamış olmaları, üç yıl süre ile boşanmamış gibi birlikteliklerini sürdürmüş olmaları hakim önündeki açıklamalarının serbest ve samimi bir irade ürünü olmadığını göstermektedir.
- Davacı kocanın üç yıl karı koca gibi yaşantısını sürdürmesi eşine evliliğin devam edeceği konusunda güven vermesi ve üç yıl sonra üç yıl önceki mali koşullarla boşanmayı sağlamak üzere, kararı tebliğe çıkarması Medeni Kanunun 2. maddesiyle öngörülen iyi niyet koşullarıyla da bağdaşmaz.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1996/3834 K. 1996/5692 T. 28.5.1996
Kadının Eşiyle Yurtdışına Gitmemesi
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle dava, 3444 sayılı Yasa ile değişik M.K.`nun 134/1. maddesine dayalı olarak açılmıştır. Taraflara fiilen bir araya gelip, karı koca olmamışlardır. Toplanan delillerle, evlilik birliğinin müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olduğu kanıtlanamamıştır. Mahkemece verilen boşanma kararına ağırlıklı gerekçe yapılan, kadının kocası tarafından adına pasaport çıkarılıp, vize de temin edildiği halde, Almanya da çalışmakta olan kocası yanına gitmemiş olması, M.K.`nun değişik 134. maddesine göre açılan davanın kabulüne de esas alınamayacağına göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi sulu ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1993/2-35 K. 1993/140 T. 7.4.1993
Karısını Yurt Dışına Götürmemek
Tarafların evliliği 4 yılı bulmasına rağmen davacının isteğine rağmen davalının karısını yanına yurtdışına götürmediği, infak ve iaşesini sağlamadığı, Türkiye`ye senelik izinlerinde geldiğinde de karısına ilgisiz olduğu toplanan delillerden anlaşılmış olup davalının bu tutumu evlilik birliğini temelden sarsıcı nitelikte olup boşanmaya karar verilmesi gerekir.
Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmelidir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-706 K. 1997/902 T. 5.11.1997
Kadının Başka Erkeklerle Resim Çektirmesi
Davacı kocanın ‘Gaye’ ismindeki bir kadınla gayrimeşru ilişki kurarak adeta karı koca hayatı yaşamak suretiyle aile birliğine karşı çok ağır bir kusur içerisinde bulunmasına karşılık davalı kadına atfedilen kusur tarafların müşterek çocuklarının öğretmeni ile samimi bir pozda resim çektirmesi olayıdır. Davacı koca tarafından mahkemeye ibraz edilen bu fotoğrafın hangi koşullar altında çekildiği belli değildir. Ancak sadece bu resim dosya kapsamına göre davalı kadının çocuğun öğretmeni ile gayrimeşru bir ilişki içerisinde olduğunun kabulüne elverişli değildir. Bu nedenlerle Usul ve Yasa`ya uygun olan direnme kararı onanmalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1975/2-1070 K. 1976/168 T. 4.2.1976
Mahkemece yapılan tahkikat ve toplanan delillerle davalı kocanın tam kusurlu olduğunun kabulüyle boşanmaya karar verilmiş ise de davalı kocanın tespit edilen kusurlu davranışları yanında, davacı kadının da boşanma davası devam ederken başka erkeklerle samimi şekilde fotoğraflar çektirdiği ve bunu sosyal medya ortamında sergilediği ve bu şekilde güven sarsıcı davranışlar içerisinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Evlilik birliğinin devamı süresince eşlerin birbirlerine karşı sadakat yükümlülüğü devam eder (TMK.md.185/3). Hal böyle olunca davacı kadın ile davalı koca boşanmaya neden olan olaylarda eşit oranda kusurludurlar. Belirlenen bu kusur durumuna göre de boşanma kararı verilebileceğinden mahkeme hükmünün gerekçesinin düzeltilerek onanmasına (HUMK.md.438/7) ve davalı kocanın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2013/1521 K. 2013/13343 T. 13.05.2013 Bu kararda karşı oy yazıları da vardır.
Kadının Ev İşlerini Yapmaması (Hastalık-Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması)
Davalı kadının ev işlerini yapamamasının hastalığından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. İradi olmayan bu davranış ile hastalık, tek başına boşanma sebebi sayılamaz. Medeni Kanunun 134/1-2. maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanunun 134/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1997/2-160 K. 1997/410 T. 2.5.1997
Mahkemece, davalı-karşı davacı kadın ağır kusurlu olduğu kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmişse de yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı-karşı davacı kadının ev işi yapmayıp, kayınvalidesinin cenazesine gitmediği, davacı-karşı davalı erkeğin ise eşine “ne biçim kadınsın” deyip evden kovduğu anlaşılmıştır. Gerçekleşen bu kusurlu davranışlara göre, tarafların birinin kusurunu diğerine baskın kılmak mümkün değildir. Taraflar eşit kusurludur. Eşit kusurlu eş yararına manevi tazminat (TMK m. 174/2) verilemez. Bu nedenle, davacı-karşı davalı erkeğin manevi tazminat talebinin reddi yerine yazılı olduğu şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2015/18254 K. 2016/11230 T. 07.06.2016
Kadının Haksız Şikayet İle Kocasının Onurunu Kırması
Taraflar arasındaki ‘boşanma’ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Kırıkkale İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 31.10.1983 gün ve 1982/616-1983/478 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi`nin 23.1.1984 gün ve 233-332 sayılı ilamıyla; (… Davalı kadın 13.8.1982 günlü dilekçe ile C. Savcılığına başvurarak kocasının 4-5 aydan beri Ayşe adındaki kızla aynı evde kaldığını, yatağa birlikte girdiklerini, banyoda beraber olduklarını beyan ederek cezalandırılmalarını istemiş (evveliyatının) dilekçeye eklenmesini istemiştir. Dilekçedeki son cümleden anlaşıldığı gibi, kadının daha önceki tarihte başka bir başvurusu da mevcut bulunmaktadır.
Dinlenen tanıklar, davalı ile, davacı karısının yeğeni Ayşe arasında ilişki bulunduğu yolunda şayia bulunduğunu ifade etmişlerdir.
Davalı kadının şikayeti üzerine kocası ve adı geçen Ayşe hakkında soruşturma yapılmış, Devlet Hastanesinin 16.9.1982 günlü raporu ile Ayşe`nin bakire olduğu tespit edilmiş ve takipsizlik kararı verilmiştir.
Davalı, kocasını, (baldızının kızı ile yani davalı kadının yeğeni ile ) cinsel ilişkide bulunmakla itham etmiş ve bunun 4-5 ay sürdüğünü de şikayet dilekçesinde açıklamış, kızın bakire olduğunun tespit edilmiş olması karşısında, kadının iddiası dayanaksız kalmıştır. Kadın işbu iddiasını, başka suretle ispat edememiş, böylece kocasına karşı haksız, dayanaksız ve özellikle onur kırıcı ithamlarda bulunmuştur. İşte kadının bu yersiz şikâyet ve ithamı dolayısı ile kocanın onuru sarsılmış olup, ortak hayatının devamına imkân kalmamıştır. Öyle ise boşanma kararı verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1984/2-459 K. 1985/424 T. 8.5.1985
Kadının Hırsızlık Yapması
Kadının kuyumcudan bilezik çalması ve bunun anlaşılması üzerine bilahare iade etmesi şeklinde oluşan eyleminin, evlilik birliğini temelinden sarsıcı nitelikte kabulü gerekir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-736 K. 1997/952 T. 19.11.1997
Kadının İffetsizliği Hakkında Dedikodu Çıkması
Kadının iffetsizliği yolunda yaygın bir dedikodu bulunması ve bu söylentinin koca tarafından çıkarılmaması halinde ailede güven duygusu kalmayacağından bu dedikodu sebebiyle meydana gelen geçimsizlik boşanma sebebi sayılmalıdır.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1978/779 K. 1978/2193 T. 20.3.1978
Kayınpeder – Kayınvalide
Davalının ve davacının anne-babasının davacıyı sürekli azarladıkları, kocanın bu davranışlara sessiz kaldığı gibi evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri de yerine getirmediği, kimseyle görüşmesine izin vermedikleri anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1) karar verilmelidir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/2609 K. 2003/4066 T. 24.3.2003
Kadının kocasına hakaret ettiği, kayın validesini de tehdit ettiği ve dövdüğü kesinleşen ceza dosyası ile sabit olup kocanın da karısını başkası ile ilişki kurmakla suçlayıp, bağımsız ev temin etmediği, geçimsizlikle her iki tarafın da eşit kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Boşanmaya karar verilmesi gereklidir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/164 K. 2003/1430 T. 3.2.2003
Kocanın Erkek Arkadaşlarını Eve Getirip İçkili Toplantı Yapması
Toplanan delillerden davacının, karşı koymasına rağmen davalı kocanın erkek arkadaşlarını eve getirip içkili toplantı yapmakta ısrar ettiği, böylece tatsız olaylara ve kadının kocasına karşı beslediği güven duygusunun sarsılmasına sebep olduğu gerçekleşmiştir. Kocanın bu davranışı sonucu aile birliğinin temelli sarsıntıya uğradığının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekir.
Kadının Hakareti Kocanın Sarhoşluğu
Toplanan delillerden davalının muhtelif yer ve zamanlarda eşine karşı ‘adi, şerefsiz içki içiyorsun, evin bereketi kalmıyor’ şeklinde hakaret ettiği, kocası ile ilgilenmediği, onun çamaşırlarını yıkamadığı, yemeğini yapmadığı, kocanın da aşırı şekilde alkol aldığı, hakaret ettiği ve eşini dövdüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda evlilik birliği eşler bakımından müşterek hayatı sürdürmelerine imkân bırakmayacak biçimde temelinden sarsılmıştır. Eşlerin birinin kusurunu, diğerinden üstün tutmaya imkân yoktur. Eşit kusurludurlar. O halde mahkemece boşanmaya karar verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1994/2-22 K. 1994/170 T. 23.3.1994
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1985/2429 K. 1985/2670 T. 19.3.1985
Kadının Şahsi Davasından Vazgeçmesi / Eşini Cezadan Kurtarmaya Matuf Olup Boşanma Davası Yönünden Eşini Affettiği Anlamına Gelmeyeceği
Davacı – davalı kocanın davalı – davacı kadını dövdüğü sabittir. Kadının şahsi davasından vazgeçmesi, eşini cezadan kurtarmaya matuf olup, boşanma davası yönünden eşini affettiği anlamına gelmez.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/719 K. 2005/2799 T. 24.2.2005
Davalı Eşin Sara Hastası Olması
Davalının ‘temporal tipte epilepsi (sara) hastası olduğu anlaşılmaktadır. Eşlerden birinde bu hastalığın varlığı başlı başına bir boşanma sebebi değildir. Davalının hastalığının tedavisinden kaçındığına dair bir delil olmadığı gibi, alınan raporda ruhsal bakımdan evliliği, yürütebilecek yeterliğe sahip olduğu da belirlenmiştir. Davalının sara hastası olması dışında evlilik birliğini temelinden sarsacak ve müşterek hayatın devamına imkân bırakmayacak nitelikte başkaca somut bir hadisenin varlığı ortaya konulmamıştır. O halde, davanın reddi gerekir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/4941 K. 2004/7899 T. 15.6.2004
Sedef Hastalığı Boşanma Sebebi Değildir
Sedef hastalığının tedavisinin doktor raporu ile mümkün olduğu belirlendiği gibi, bu hastalığın evlilik birliğini diğer taraf için çekilmez hale getirmediği de toplanan delillerle saptanmıştır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-642 K. 1997/820 T. 15.10.1997
Nikahtan Sonra Düğün Yapılmamış Olmaması
Nikâhtan sonra düğün yapılmamış olması da başlı başına boşanma nedeni olamaz.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1985/10502 K. 1985/10806 T. 17.12.1985
Kendi Eylemi İle Nişanlısını Kızlıktan Mahrum Eden Kişinin Nikahtan Sonra Onun Kız Olmadığını İleri Sürmesini Kadına Karşı Bağışlanmaz Bir Kusur Olduğu
Nişanlık dönemindeki cinsel ilişkileri yüzünden davalının zifaf gecesi kız çıkmaması doğaldır. Kendi eylemi ile nişanlısını kızlıktan mahrum eden davaca kocanın fesih davası reddedilmeli, davranışı ile ortak hayatı çekilmez hale getirdiği için davalının açtığı mukabil boşanma davası kabul edilmelidir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1982/2-303 K. 1984/646 T. 1.6.1984